ANASAYFA,  ASYA,  TAYLAND

Tayland’ın Kaybolmuş Ruhları…

Zamanın durmasını istediğiniz anlar olur ya, Tayland’a geldiğimden beri bu hissiyatı o kadar çok yaşadım ki. Uzun akşam yürüyüşlerinde Merve’nin sevdiği çiçeği koklarken, muson yağmurunda bir yerde mahsur kaldığımda, ya da akşam trafiğinde çağırdığım motor taksi ile şehirde dolaşırken.

Her gün biraz birbirinin aynı gibi, ama bir o kadarda farklı. Geçen gün Yannis, ben ve Adam sohbet ederken insanların neden iyileşmek için hep Tayland’a geldiğinden bahsediyorduk. Tamam, biraz mistik, tamam biraz egzotik, tamam birazda tüm o Batı kültürünün alışkanlıklarından uzak ama neden?

Tanıştığımız herkesin bir hikâyesi var, ben bir ayrılık hikayesi daha dinlersem kusacağım dedim. Yannis kafasında ampul yanmış Edison gibi, Fatma bu sana harika bir makale konusu olur dedi. Tayland’da kaybolmuş ruhlar… Ruhlarını aramaya gelen gezginler: ) tek bir başlıkla nasıl özetleyebiliriz diye uzunca kafa yordu. Düşününce ne kadar haklı olduğunu fark ettim. Gerçekten tanıştığım herkesin ona acı veren, onu bilgeleştiren ya da şuanı yaşamasını sağlayan bir hikâyesi var. Ben de dâhil…

Hepimize zorlu geçen şu birkaç yıl ne zaman kendimi kötü hissetsem, ne zaman boşluğa düşsem buradaki anılarımı hatırlayıp iyileşmeye çalıştım. Şimdi de fiilen burada iyileşmeyi bekliyorum belki de. Yaşadığım küçük otelde her gün birilerinin benzer hikâyesini dinliyorum. İşimde mutsuzdum ayrıldım ve yola çıktım. Kötü bir ayrılık yaşadım, sonunda bunu yapmaya karar verdim. Maddi şeyler artık beni mutlu etmemeye başladı ve minimal bir yaşam oluşturma kararı verdim. Mesela kimse demiyor lanet patronum kıçıma tekmeyi vurdu mecbur kaldım. Herkes işten ayrılmış, sevgilisinden ayrılmış herkes kendi kararını vermiş ve sonunda bu karar onları buraya getirmiş. Fazla stabil bir hikaye. Belki de herkes kendini suçlu hissetmemek için doğru ya da yalan olduğunu anlayamayacağımız bu bahanelerin arkasına sığınıyor. Peki, kabul etme olmadan iyileşme gerçekleşir mi?

Bunca yıl bize yas tutma sürecinin aşamalarından bahsedilmedi mi? Yas tutmak sadece birini bedenen kaybettiğimizde mi olur? Kaybettiğimiz işimizin, ayrıldığımız sevgilinin ya da değişen hayatımızın arkasından yas tutulmaz mı?

Ruhunu arayan herkesin yolu Mai’den geçiyor. Burası insanı yormuyor dedi Yannis… Adalar, Phuket ya da Bangkok’ta herşey çok hızlı. Hayat deniz kum güneş, trafik ve partiler arası gidiyor. Ama Chiang mai’de öyle değil. Yeşilin içine kurulmuş her yeri tarih kokan bir şehirde her şey yavaş ilerliyor. Gürültünün içinde sessizlik yaşıyorsun. Daha güvenli, herkes kendi kişisel alanını rahatlıkla oluşturabiliyor. İstemiyorsan kimseyi tanımak, kimseyle konuşmak zorunda değilsin. İstersen seni her an sarıp sarmalayacak onlarca insan olabilir etrafında, birlikte iyileşecek. Martina gibi kendini günlerce bir manastıra kapayabilirsin, bu da onun iyileşme yolu. Ya da benim gibi etrafına tüm iyi ruhları sarabilir kendi küçük aileni kurabilirsin.

4 yıl önce ilk geldiğimde bu şehrin beni etkilemiş olmasına şaşmıyorum artık, o kısacık gezimde burayı zorla sıkıştırıp program yaptığıma, şehrin ruhunun içime işlemesine izin verdiğime şükür ediyorum. Şuan o zamankinden farksız hislerle tadını çıkarıyorum şehrin. Hem alışmış, hem hala şaşkınlık yaşayarak geçiyorum günlerimi. Kaybolmuş onca ruhun kendini bulurken ki oluşturduğu enerjiyle her gün daha çok seviyorum…

Yemek yemek, havayı koklamak, küçük bir kafede oturup etrafı izlemek, zamansız sohbetlere başlamak hem en sevdiğim rutinim hem her gün şaşırdığım sürprizlerim…

 

Chiang Mai, Tayland

8 Mayıs 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir