Her Şey Nasıl Başladı: Hindistan’dan Nepal’e Değişen Yolculuk Hazırlıkları ve Beklenmedik Sürprizler
İş yerinden uzun süreli izin alıp yola çıkmaya hazırlandığım dönemde asıl rotam olan Hindistan-Sri Lanka-Tayland üzerinde yoğunlaşmıştım. Tarih aralığını, Holi festivalini Hindistan’da, Songkran festivalini Tayland’da karşılayacak şekilde ayarlamak istiyordum. Türkiye’deki Hindistan konsolosluğu ile yazışmam sonucunda, ikametim Yunanistan’da olduğu için buradan başvuru yapmam gerektiğini öğrendim. İşin garibi, Yunanistan’daki konsolosluk da Türk vatandaşı olduğum için Türkiye’den başvuru yapmam gerektiğini savunuyordu.
Ana planımda görmek istediğim yerler dışında, arkadaşım Sanky ile yaşadığı yer Hyderabad yakınlarında buluşup Kerala’ya geçecek, oradan da Chennai üzerinden Sri Lanka’ya uçacaktım. Tüm başarısız girişimlerim sonunda, biraz da negatif yorumlardan etkilenerek rotamı Nepal’e çevirme kararı aldım. Hepinizin bildiği gibi, ben ne zaman Tayland’a gitsem bir şekilde oradan çıkamıyorum, o yüzden bu sefer Tayland öncesi ve sonrasına mutlak bir gezi ekleme niyetindeydim. Arkadaşım Serpil, Nepal’i duyunca katılmak istedi, lakin zaman aralığım onun izin tarihlerine uymuyordu. Biletimi alıp rotamı kesinleştirdikten birkaç gün sonra Serpil’den bir telefon aldım. Sevdiği bir arkadaşının bana Nepal için katılmak istediğini söyledi. Açık söylemek gerekirse, çok uzun zamandır kimseyle seyahat etmediğim için bu fikir bana biraz korkutucu geldi. Ama arkadaşının uyumlu ve meraklı olduğunu söyleyince ben de hayır diyemedim. Sonuçta birden kendimi iki kişi için plan yaparken buldum, ta ki bana katılmayı planlayan kişi beni bir gün arayıp emrivaki ile geziye başka birini dahil edene kadar. Sinirlenmekle sakin kalmak arasında gidip gelen stres anından sonra, hayır diyememenin vermiş olduğu sorumlulukla birden tanımadığım, hayatta yüz yüze görüşmediğim iki insanla yol hazırlığı yaparken buldum kendimi. Bu sürecin ne kadar eğitici ve sabra hitap ettiğini az çok tahmin ediyorsunuzdur.
En son biriyle seyahat ettiğimde, arkadaşımı üç gün boyunca güzelim Bodrum’da otelden çıkaramadığım için dördüncü gün otelden kaçmak zorunda kalmıştım. Yok, yanlış okumadınız, gerçekten otelden kaçtım. Koca gün boyunca telefonlarıma da bakmadım. Bu, benim başa buyrukluğumdan değil, seyahatte herkesin isteklerinin farklı olmasından kaynaklıydı. Evet, bazen 20-30 bin adım atıp bütün şehri gezme ve her müzeye girme isteğim olur, ama bazen de yol kenarı bir kafede saatler geçirebilirim. Bazen bütün tarihi yerleri es geçer, sadece yürürüm. Birileriyle seyahat ederken bu uyumu yakalamak gerçekten zor ve birçok arkadaşlığı sınayıcı bir durum.
Velhasıl, biraz tedirgin, biraz heyecanlı bir şekilde birkaç uçak iptali ve yeniden planlamalarla birbirimizle havaalanında ilk kez tanıştık. Sadece bir gün önce, ilk durağımız Kuveyt’te Ramazan ayı ile ilgili katı kurallar olduğunu öğrendik. Bizi orada neyin beklediğinden emin olmadan Kuveyt’e indik. Vize istemediği için etrafı keşfedeceğimiz 17 saatimiz vardı önümüzde. Ama bilin bakalım ne oldu? Yılda iki defa yağmur yağan Kuveyt’e yağmur yağdı…