
Yol Hikayeleri; Noel Pazarları, Sıcak Şarap ve Masala Çayı
Her yıl olduğu gibi tüm sosyal mecralar Aralık ayının da gelmesi ile janjanlı noel pazarları fotoğrafları ile dolmaya başladı. Bu yıl gerçekleşemeyecek olan bu gezi fotoğraflarına sıcacık soba başında, elimde masala çayı ile iç çekerek bakıyor olmam ise günümün asıl gerçeği.
Her şeyin normal olduğu zamanlarda spontane gelişen gezilerim haricinde, son yıllarda edindiğim alışkanlıkla her yıl değişmeyen iki gezi planım olur. Bunlardan birisi Temmuz sonu Ağustos başında kendime doğum günü hediyesi olarak verdiğim, diğeri ise sıcak şarap ve zencefilli kurabiye aşkına Avrupa’da herhangi bir yere yaptığım Noel pazarları gezisi.
Bulabildiğim en ucuz bilet ve bütçeme göre değişen bu gezi artık son yılların rutini haline geldi. Tabi herkes gibi bu yıl sadece bir hayal olarak kalacak olması eski anıları yeniden yaşayamayacağım anlamına gelmiyor.
Son Noel pazarı gezimi Kiev’e yaptım. Bundan ara ara pişmanlık duysam da şimdi oturup düşününce yine de güzeldi diyebiliyorum. Pişmanlığımın ana sebebi elbette ki herkesin tahmin ettiği sebep Arkadaşlar Aralıkta Ukrayna soğuk… Hem de öyle bir soğuk ki Türkiye şartlarında edinebileceğiniz hiç bir termal kıyafet sizi bu soğuğa karşı koruyamıyor
Ya da temmuzda bile üşümeyi becerebilen biri olan beni koruyamadılar
Ülkenin meşhur ev yapımı sıcak çikolataları, ballı votkaları olmasa o seyahatten nasıl hasta olmadan kurtulabilirdim bilmiyorum. Tabi noel marketlerinin vazgeçilmezi sıcak şarabı da bu listeye eklemem lazım.

İçindekiler
Hayatında hiç bu kadar üşüyen Ukraynalı gördün mü?
Her birkaç kilometrede bir buz tutmuş ayaklarımı, artık fotoğraf çekmek için bile cebimden çıkaramadığım ellerimi normale döndürmek için bulduğum ilk kafeye, restorana kendimi attım. Atmak fiilini burada mecaz olarak kullanmıyorum. Gerçekten attım. O kapılar nasıl açıldı, nasıl masaya yerleşmeden takırdayan dişlerimle yarım yamalak ”Give me Vodka, please,please give me vodka” diye yalvararak içeri girdi isem, çoğu mekan beni ısıtmak için seferber oldu. Garsonların bana hem acıyarak hem de kendi aralarında benim hakkımda ‘’bu soğuğa alışkın değil tabi’’ diyerek ufak şakalaşmalarını hiç anlatmasam daha iyi.
Seyahatimin 2. Gününde her ne kadar tamamı kurulmadığı için beni hayal kırıklığına uğratsa da noel pazarında ateş başında sıcak şarabımı içerken, yan tarafımda hummalı bir sohbet içerisinde olan Saurabh ve Szilvia ile tanıştım. Ukrayna da 2014 yılında yaşanan Yevromaydan hareketi sonrasında ülkenin durumu ile ilgili olan sohbetlerinin ortasında dönüp bana ”Ukraynalı mısınız’’ diye sordu. ‘‘Hayatında hiç bu kadar üşüyen Ukraynalı gördün mü ?’’ cevabını alınca gecenin kalanında devam eden keyifli bir sohbetin içinde buldum kendimi.
Saurabh Hindistanlı bir yazılımcı ve farklı ülkelerde expat yaşayan bir gezgin. Szilvia ise yine dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamış, seyahat düşkünü bir resim sanatçısı. Szilvia 6 aylığına ilham aramak için gittiği Hindistan’dan, Saurabh ise aile ziyaretinden şuan yaşadıkları Almanya’ya dönerken Kiev’e overnight uçuşu ile gelmiş ve uçakta tanışmışlar. Kiev’de bulundukları kısa süre içinde yapılabilecek en güzel şey olan şehir meydanında sıcak şarap içmeyi seçmeleri benim onlarla tanışmama vesile oldu haliyle. Saatlerce elimizde sıcak şaraplarımızla yürüdükten sonra geceyi çorbacıda kapattık. Böylelikle çorbacı âdetinin sadece bizde olmadığını da öğrenmiş oldum.
Bu arada benim adım Fatma…
Geceyi sonlandırmaya karar verip, çorbacıdan çıktıktan sonra çağırdığımız Uberlerden birisi geldiğinde tanışmamızla başlayan komedi zinciri tamamlanmış oldu. Tam araca binmek üzere iken benim ”bu arada benim adım Fatma’’ dememle kendimizi uzun süre gülmekten ve uberi bekletmekten alıkoyamadık. Son birkaç saattir dünya politikalarından, gezdiğimiz ülkelerden, yemeklerden dur duraksız konuşmuş ama kimse birbirine adını sorma zahmetinde bulunmamıştı. Ayaküstü sosyal medya ekleşmeleri, dünyanın bir yerinde yeniden görüşme sözleri ile geceyi bitirdik.

Bu tanışmadan sonra ara ara sosyal medyadan selamlaşmalarla arkadaşlığımızı devam ettirdik. Birkaç ay sonra ise Saurabh’dan İstanbul hayranı yakın bir arkadaşının İstanbul’da overnight yapacağını ve onu kısa süreliğine gezdirme imkânım olup olmadığı ilgili bir mesaj aldım. Bu isteğin bana hala devam eden güzel bir arkadaşlığın kapısını açacağını bilmeden memnuniyetle kabul ettim. İletişim bilgilerini aldığım arkadaşına havaalanında yapması gerekenleri ve onu nerden alacağımla ilgili bilgileri ulaştırdım. Bu kısa haberleşmelerden iki hafta sonra gelen Apurva yine uçakta tanıştığı Amerikalı gezgin Ryan ile çıkageldi:).
Klasik türk yemekleri, türk kahvesi ve bol baklavanın hakim olduğu bir Taksim gecesinden sonra, onları birkaç saat dinlenebilecekleri hostellerine bıraktım. Elimde Apurva’nın eşi Ashima’nın benim için hazırladığı koca bir koliyle eve döndüm. Hiç tanımadığı birine özenle seçerek hazırladığı kolide, çaylar, baharatlar, atıştırmalıklar ve bir sürü hediyelik eşya vardı. Bu o kadar çok hoşuma gitti ki, Apurva’dan numarasını alıp arayarak teşekkür etmek istedim. Bugün hala küçük kızları Lil’in ön planda olduğu sohbetlerimiz devam ediyor. Hatta sırf Ashima çok sevdiği ve bazen ‘’bunu izledin mi?’’ diye sorduğu için yıllar sonra Türk dizilerini hayatıma aldım diyebilirim

Hala dönem dönem gelen kolilerimdeki Hindistan atıştırmalıkları ve sayelerinde hayatıma giren sıcacık masala çayımla yâd ediyorum hepsini.
2020’nin getirdiği tüm negatiflikleri hayatımızdan sileceğini umut ederek şimdiden hoş geldin 2021.
Yeniden yollara düşmek, ve yeni insanlar tanımak umuduyla…
Mutlu yıllar…
Yol hikayeleri; Sosyal Mesafe, Kahve Kokusu ve Kaybolmak
Yol Hikayeleri; Çingene Kızı ve Peluş Ayı
2 Aralık 2020 Gezgingazetesi’nde yayınlandı.

